Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Film İncelemesi: The Boy, The Mole, The Fox and The Horse

  ''Aynı nehre hem gireriz hem girmeyiz. Varız ve yokuz.'' Hayat akan bir nehirdir, hep bir akış içerisinde. Herakleitos Hayatın ilerleyen akışından çıkıp nehir etrafında boş boş dolanırken yalnız ve sıkılmış ya da bu durum uzun sürerse yorulmuş ve bıkmış olursun ama nehirden çıkmanın tek bir nedeni vardır: Kendini bulabilmek. Kaybolmuş hissettiğinde akış seni sudan fırlatır ve yolunu bulmanı bekler sense içinde bir şeyler bilen ve yol gösteren, heyecanlı ve dinamik yanınla ve kurnaz ve saldırgan taraflarınla beraber yol bulmaya çalışırsın. İçindeki köstebek, at ve tilki seni yalnız bırakmaz. Kayboluşun bir sonu gelmeyecek gibi hissettiğinde kendini suyun akışına kaptırdığında heyecanlı yanın seni oradan çıkarır. Saldırgan yanın; yardıma ihtiyacı olduğunu ve bunu tek başına halledemeyeceğini söylemekten çekindiği için saldırgandır. Onun için yardım talebi, savaştan yenik düşmek ve vazgeçmektir ama heyecanlı yanın vazgeçmeyi reddettiğinde yardım istersin. Akıştan uzaklaş

Film İncelemesi: Metropolis

Rasyonel yolla toplum kurma düşüncesi totalitarizmle başlasa bile her daim totalitarizmle sonuçlanmayabilir. Filmde son sahnesiyle bize bunu söylemeye çalışmaktadır. İşçi sınıf ve yönetimin başındaki Joh Fredersens el sıkışıp barış sağlıyorlar. ‘’Eller ile aklın arabulucusu kalp olmalıdır!’’ sözleriyle biten film totaliter rejimin bu şekilde sonuçlanabileceğini anlatmaya çalışmaktadır. Ancak devamı olmayan bu hikâyenin el sıkıştıktan sonra Joh Fredersens’in bu sefer ayaklanmanın önüne geçmiş bir şekilde tekrar eden bir manipülatif totaliter rejimin devam edip etmediği doğal olarak meçhuldür. Eğer işçi sınıfı düşünmeden hareket etmenin yaratacağı sonuçları deneyimlemelerine rağmen uyanmaz ve düşünmezse totaliter rejim devam edecektir. Böylelikle Joh Fredersens işçi sınıfına; ‘’çalışmalarına kendileri de dâhil herkesin ihtiyacı olduğunu, çalışmalarının toplumun huzuru için olduğunu’’ söyleyerek kolaylıkla manipüle eder ve bu sefer daha derin uyuyan bir topluluğu yönetmeye başlar. Makinel

Film İncelemesi: 12 Angry Men

     Gerçeklik, bilen insan zihninden bağımsız olarak var olan her şeydir. Genel anlamına bakarak şunu anlayabiliriz ki insan bildiklerini gerçeklik sanırken aslında bilmedikleri gerçekliktir. Gerçeklik terimi, bireyin gerçekten var olduğuna inandığı ve gerçek varlığın ayrılmaz bir parçasını oluşturduğunu düşündüğü Tanrı, ruh ve ideal nesneleri de içerecek şekilde kullanılmaktadır. Gerçeklik, inanç ve sandıklarımızın ötesinde olan ancak bireyin gerçeklik anlayışının inançların ötesine geçemediğini anlamış oluyoruz. Kelimenin daha dar anlamına yönelecek olursak; gerçeklik, fiziki evrenin doğrudan veya dolaylı olarak ölçümlenebilir yönlerini ifade eder. Yani gerçeklik nesneldir. Sözlükte farklı tanımlarla anlamı genişletilen gerçeklik kavramını insan zihni nasıl kabul görmek isterse öyle anlam kazanmaktadır çünkü gerçeklik objektiftir ve yüzleşmek gerekmektedir.      Doğruluk; bir önerme, inanç, düşünce ya da kanaatin, bazı temellere ya da ölçütlere göre veya bağlı olarak sahip olduğu do

Film İncelemesi: Lazzaro Felice

            Aristo’ya göre mutluluk, erdemli olmakla iç içedir. Antik düşünce insanın kendini kendi kendine mutlu kılabileceğini kabul eder. Aristo’nun da savunduğu görüş budur; insanın mutlu olup olmaması erdemli olup olmadığıyla ilgilidir. Erdemi kendinde gerçekleştirmiş olan mutlu bir insandır. Erdeme, sürekli bir gayretle ulaşılır. Ayrıca akla dayanmayan ahlaki bir faziletten de söz edilemez. Mutluluğa ulaşmış insanda, eylemlerinin aklın ve erdemin kurallarına göre ayarlamış olan ve hayattan ölçülü bir şekilde yararlanmayı bilen insandır. Kant’a göre mutluluk; insanın ihtiyaç duyduğu ve arzuladıklarını elde etmesinden geçer. Onun mutluluğu yaşamdan keyif almada yatmaktadır. Aristo’dan farklı olarak mutluluğa ne aklı ne de erdemi dayamıştır. Mutluluk, bir hayal gücü idealidir. Stoacılar, mutluluğu insanın iç huzur ve özgürlüğünde bulur. Her insanın bağlı olduğu bir kaderi vardır ve bundan dolayı kendi kaderini kabul etmesi gerekir. Böylece insan boş yere sıkıntı ve üzüntü çekmez.

Film İncelemesi: Waking Life

Tek bir tür olan herhangi bir hayvanın var olma nedeni ile tek bir tür olan insanında var olma nedeni bir nedene indirgenebilir mi? İnsan, düşünebilmesi yüzünden yaşama nedenini milyonlarca sebebe çıkarabilir mi? Sokrates’in Menon Diyaloğu’nda sorguladığı gibi; hayatın bir anlamı yoktur, hayatın anlamı vardır. Bu anlam çeşit çeşittir. İnsan düşünebiliyor öyleyse sadece kendine vardır. İnsan, hayatının anlamını gerçekten bulabilir ya da bulduğunu sanır ama değişen benliği ve duygu durum ortalaması hayatının anlamını ya değiştirecek ya bulmasını sağlayacak ya da bulduğundan emin olacaktır. Var olma nedeni; arının canlılığa düzen sağlaması gibidir. Her arının hayatının anlamı budur. Yaşama nedeni; bir kişinin kendi hayatını ilerletme sebebidir. Bu her türlü eylem, durum, kişi vs. olabilir. İnsan, hayatının anlamını veya nasıl anlamlandıracağını ölmeden önce var olduğu milisaniyelik süre zarfında bilecektir. Aslında bu cümle oldukça paradoksaldır. Eğer hayatımın anlamını ölmeden önce bil

Film İncelemesi: Green Street Hooligans

   Sosyal psikolojide grup düşüncesi anlatılmak istense en kolay anlatım bu filmle olacaktır.    Uydumculuk, bireyin davranışlarını içinde bulunduğu grubun normlarını çekme eylemidir ve akranlar arasındaki toplumsal durumları neyin kabul edilebilir olduğunu belirlemek ve otoriteyi sorgulamak için kullanılır. Akranlar grupla beraber olumlu yaklaşırsa uyum yaşanır. Aksi durumu düşünürsek -yani grubun olumsuz yaklaşımını- kişi hala gruba dâhil olmaya devam eder. Gruptan dışlanmamak uğruna yine de yanlış olanı yapmaya veya hataya göz yummaya devam eder. Kişi normatif bir etki yüzünden boyun eğer. Kişi grupla fikir ayrılığına düşüp toplum tarafından reddedilmekten korkup infial yaratmaktansa kabullenmeye yatkın oluyor. Matt Buckner ‘da normatif sosyal etki görülür. Gruba dâhil olabilmek için kendine zıt olan kavga, küfür ve saldırganlık gibi davranışlara kendini yönlendirir ve buna zorlar.     Doğrusunu söylemek gerekirse filmdeki karakterin yani Matt Buckner’ın gruba şahsen mi yoksa alenen

Film İncelemesi: My Night at Maud's

      Film hakkında konuşmadan önce filmde geçen bariz bir konunun üzerinde durmak gerek. Herkes hayatında illa ki Blaise Pascal ismini duymuştur.  Pascal; mucit, matematikçi, fizikçi, yazar ve filozoftur. Eminim ki çoğu kişi onun ismini matematik yüzünden biliyor. Bugün üzerine konuşacağımız konu 'Pascal Kumarı' dır. Biraz bahsedecek olursak, bu kumar Tanrı'ya inanıp inanmamakla ilgilidir. Şöyle ki Pascal'a göre; eğer Tanrı'ya inanıyorsan ve Tanrı gerçekten varsa sonsuz yarara sahip olursun aksi durumda eğer haksızsan çok bir şey kaybetmezsin ancak Tanrı'ya inanmıyorsan ve Tanrı gerçekten yoksa sınırlı bir yarar sağlarsın aksi takdirde eğer haksızsan sonsuz zarara uğrarsın.    Oldukça kafa karıştırıcı olan bu konuyu bir de tablo şeklinde ele alalım:                                Tanrı vardır                  Tanrı yoktur    İnançlılık             +∞ (sonsuz kazanç)      −c (sonlu kayıp) İnançsızlık           −∞ (sonsuz kayıp)        +c (sonlu kazanç)        S