Kalabalıklar içinde kalmış, gürültüden beslenen anıların olduğu o zamanda herkesin sesini kesip karşımdaki gerçek ve canlı tabloyu izledim. Eski zamanları andıran bir tablo gibiydi. O anı betimleyebilecek resim bilgimin olmaması üzücü. Ama o anı kelimelere dökmem gerekir. Altmışlarında yaşlı amca, yüzünde hayatın ona kalan mutluluğu, ellerinde hayatın ona bıraktığı ağırlığı vardı. Küçük çocuk -torunu olduğunu varsayıyorum-, hayatla tanışmamışcasına çok mutluydu. Dedesinin hemen önünde kendi gibi küçük alanda zıplayıp mutluluğunu gizleyemiyordu. Hareketliliğini dedesinin cebinden çıkardığı o tarakla bozdu. Yaşlı adam, eski kıyafetlerine rağmen özenle giyinmişti ve çevresindeki insanlara saygısını böyle belli ediyordu belli ki. Cebindeki tarak eski mi yoksa yeni mi belli değildi ama zaten bunun pek bir önemi yoktu. Özenle taradığı saçları, elinde kalan son sevgiyle okşadı.
Neredeler, nasıllar ve kimler? Kim bilir. Bilinen tek şey aklımın köşesine güzel bir tablo bıraktıkları.
Yorumlar
Yorum Gönder