Doğrusu bu kulağa çok yabancı ve yalancı geliyor. Şaşılır ki bu doğru. Birkaç gün önce arkadaşımla ''insanlardan ne kadar nefret ettiğimizden, onların ne denli kötü olduklarından'' bahsediyorduk. Tanrının bize cevabı güzel oldu. Tüm gün bir yılda görebileceğimiz kadar güzel insan gördük. Bence en önemlisi sokak sanatçısının gözümüze iliştirdiği o andı. Kemanın canlı sesi insanları yanına çağırmaya yetmiyordu. Keman kutusunda birkaç bozukluk ve bir kağıt paradan hariç adamın sanat aşkı vardı. Günün sonuna denk geldiği için verecek hiç paramız kalmamıştı. Cüzdanlarımızın boş olmasına gülerken sokak sanatçısına doğru yaklaşıp borç para isteyen genç dikkatimizi dağıttı. Sokak sanatçısı hiç tereddüt etmeden keman kutusundaki tek kağıt parayı o gence uzattı ve karşılığında gülümseme ve minnet aldı. Hiçbir şey olmamış gibi kemanını çalmaya devam etti. Gerçi kimsede onu beklemiyordu ama biz bekliyorduk. Hiç etkilenmedik dersek yalan olurdu. Arkadaşım cüzdanını tekrar gözden geçirdi ve tek kağıt parası vardı hem de sokak sanatçısının gence verdiği kadar.
Güzel bir hikayeymişçesine anlattığım bu anı anında nasıl bir duygu durumunda olduğumuzu anlatabilecek kadar yazı konusunda gelişmiş değilim. Ama sanırım bu durumu İsveçlilerin ''gökotta'' kelimesi tanımlıyor. Anlamı: Kuşların sesini dinlemek için sabah erkenden kalkıp dışarı çıkmak.
Doğrusu kısa olsa da onunla konuşma fırsatımız oldu. Konuşmaları insanı kendine daha da çok çekiyordu. ''Paranın önemi yok, karnım doysa yeter. Burada insanların kulaklarının pasını silmek ve sevdiğim şeyi yapmak benim için yeterli.'' bu sözler ona ait.
Yaşlı bir kadını karşıya geçirdiği için haber olan insanlarla iyiliği bulmaya çalışan insanoğlunun olduğu böyle bir yerde bunun gibi insanlarla karşılaşmak güzel şans.
Yazının fotoğrafla olan bağlantısı çok hoş, umudu çağrıştırıyor ikisi de :)
YanıtlaSiliyi insanlar heryerde var bence
YanıtlaSil