Ana içeriğe atla

Komorebi


      Öğrendiğiniz yeni bir bilginin doğruluğunu hiç teyit ettiniz mi ya da buna gerek olduğunu hiç düşündünüz mü?
      Bildiğim bir şey varsa o da insanların inanmaya gereksinim duyduklarıdır. Belki de bildiğimden değil de inandığım için bu cümleleri kuruyorumdur. Üzerine düşünecek olursak eğer,  biraz doğruluk payı görebiliriz. Tanrı'ya inanma ihtiyacı hissederiz varlığımızı anlamlandırabilmek için, umut ve ümitle dolup taşarız daha iyi bir hayat için çünkü buna inanırız; gelecekte o istediğimiz hayata. Sağlığımıza bir gün kavuşacağımıza inanırız. Bunu ya Tanrı'ya ya kadere ya da olasılıklara bağlarız. En başından beri insan, olmasını ümit ettiği veya istediği şeylere inanıyor. İlk cümlemden alakasız gibi görünen bahsettiğim bu inanç konusu, aslında ilk cümleye uzak değil. Öğrendiğin yeni bir bilgi inandığın ve  buna inanmak istediğin için doğru kabul edilir sen tarafından. Günümüz dünyasında her yerden yanlış veya yalan bilgiler su gibi akıyor ve bizlerde inanmak istediklerimizi bir bardağa dolduruyoruz - ki günümüzde bolca bilgi edinmek rahatken bardak zamanla dağılıp nehre karışıyor-  bu bardaktan sorgusuzca içiyoruz. Nedenini ben inanca bağlıyorum işte. Tabii göz ardı edemeyeceğimiz bir diğer hususta yanlış ya da yalan bilgilerin inandırıcılığı. Bilgi seni kendine öylesine inandırıyor ki soru sormaktan uzaklaşıyorsun. İnsanları manipüle etmek için veya bilinçsiz; bilgileri çarpıtıyorlar, uyduruyorlar, yanlış anlayıp yanlış anlatıyorlar. Ne yapmalı? Her şeye şüpheyle mi yaklaşmalı? Hiç kimseye inanmamalı mı? Benim şahsi fikrim bir eğitmenin bile yanlış bilgi vereceği doğrultusunda. İstemeden de olsa yanlış olanı öğreniriz ve öğrenmek bir bilginin kalıcı olmasına neden olur. Kalıcı bilgi bol bol paylaşılır doğruluk engeline takılana kadar.
      Bilgiler eskir. Bugünün doğruları yarının yanlışlarıdır belki de. Her bilgi için geçerli olmasa bile bu böyledir. Bugünün şartlarıyla elde edinilen bilimsel bir bilgi doğru kabul edilir ama yarın için sonuçlar farklı gelir. Bunları bilmek insanı aslında olumsuz bir boşluğa sürüklüyor. Başta da bahsettiğim inanç, insanın kendini olumsuz boşluktan kurtaran bir ip. En kolay yol ama bu yol yanlışa da çıkabiliyor.
      Olay, durum ve edinilen bilgilere şüpheci yaklaşıp doğruluk havuzunda yüzmek size kalmış. Belki de bunu yaparken aslında asla doğruya ulaşamayacağının gerçekliğiyle yüzleşip boş kelime havuzunda can çekişirsiniz.
      Ağaçların arasından güneş ışığını görene dek doğruluğun üstümüze yağması dileğiyle...

     

Yorumlar

  1. Üstümüze yağan doğruları da her zaman sorgulayıp düşünce sistemimizden eleyerek geçirmek dileğiyle...

    YanıtlaSil
  2. Başarılı bir yazı 😊

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osidius

       Okumaya başlamadan önce kendinize şu soruyu sorun; bazı anılarımı hiç yaşamamış gibi kafamdan siler miyim? Çok zor bir soru aslında. İnsan düşünmeden ''kötü anıları neden kafamın içinde hayatımı zorlaştırması için besleyeyim'' bu cümleleri sarf ediyor ama biraz düşününce o kötü anılar bizi terbiye ediyor, bugün alacağımız her karardan önce düşünmemize sebep oluyor, bugün olduğumuz yerde var olmamıza sebep oluyor; iyi veya kötü. Bulunduğumuz noktadan hoşnut olmasak bile geri dönemeyiz ve olanları unutmak bugünü değiştirmeyecektir. Aslında daha da derin düşündüğünde bu kötü anılardan, kararlardan veya kişilerden acı verici olsa bile, ne olursa olsun, kopamıyoruz. Garip ama... Sevdiğiniz birini düşünün, onu unutmak ister miydiniz? Hayır. Sahip olduğunuz diğer kötü şeyler içinde aynısı geçerli. Belki de insan ister istemez bazı şeyleri değiştirmekten korkuyordur, bugün duyduğu acıyla geçmişi değiştirirse bugününde ne olacağını bilememesinden. Belki de bazı şeyle

İyi İnsanlar Hala Hayatta

                                                                      Doğrusu bu kulağa çok yabancı ve yalancı geliyor. Şaşılır ki bu doğru. Birkaç gün önce arkadaşımla ''insanlardan ne kadar nefret ettiğimizden, onların ne denli kötü olduklarından'' bahsediyorduk. Tanrının bize cevabı güzel oldu. Tüm gün bir yılda görebileceğimiz kadar güzel insan gördük. Bence en önemlisi sokak sanatçısının gözümüze iliştirdiği o andı. Kemanın canlı sesi insanları yanına çağırmaya yetmiyordu. Keman kutusunda birkaç bozukluk ve bir kağıt paradan hariç adamın sanat aşkı vardı. Günün sonuna denk geldiği için verecek hiç paramız kalmamıştı. Cüzdanlarımızın boş olmasına gülerken sokak sanatçısına doğru yaklaşıp borç para isteyen genç dikkatimizi dağıttı. Sokak sanatçısı hiç tereddüt etmeden keman kutusundaki tek kağıt parayı o gence uzattı ve karşılığında gülümseme ve minnet aldı. Hiçbir şey olmamış gibi kemanını çalmaya devam etti. Gerçi kimsede onu beklemiyordu ama biz bekliyorduk. Hi

Küçük Çocuklar

                                                                        Yıllar geçmesine rağmen aklımdan silinmeyen bu anı hala kafamda tazeliğini koruyor. Arkadaşlarımla yolda yürürken yanımızdan annesi ve kardeşiyle bir yerlere giden çocuğun söyledikleriyle birbirimize anlamsızca baktık. Kardeşi ağlayan çocuk, kardeşine doğru tüm öğrenmişliğiyle : '' Şimdi istediğin gibi ağla büyüyünce ağlayamayacaksın zaten'' dedi. Büyük olasılıkların doğurduğu ihtimalle çevresindeki büyüklerin zor zamanlarında göz yaşlarını yuttuklarını görmüştü. İstemeden yanlış şeyler öğretmişlerdi o insanlar, o küçük çocuğa. Gözyaşlarından utanmayı öğretmişlerdi belki de. Ama yanlışı öğrendiği kesindi.         Gülerken utanmayan bunca insanın ağlarken saklanması ne anlamsız. Kim öğretmiştir bunca insana ağlamanın güçsüzlük olduğunu? Kim ona inanmıştır?